Genel Cerrahi Tanımı

Genel Cerrahi çok çeşitli hastalıkları içeren hastaların preoperatif, operatif ve postopeatif yönetimi hakkında bilgi ve sorumluluk gerektiren bir disiplindir. Genel cerrahi uzmanları sindirim sitemi, karın duvarı ve karın içi organlar, meme, cilt, yumuşak doku ve endokrin sistem tedavisi ile ilgili yeterli eğitimi almış olmalıdırlar. Genel Cerrahlar ilave olarak cerrahi yoğun bakım, cerrahi onkoloji ve travma cerrahisi ile ilgili de yeterli bilgi ve deneyim sahibi olmalıdırlar. Ayrıca genel cerrahi eğitiminin yanı sıra diğer birçok branş ile ilgili de bilgi sahibi olmalıdırlar.

Karaciğerin Cerrahi Hastalıkları

Karaciğer vücudumuzdaki en büyük solid organdır. Gıdaların sindirilmesinde, enerji depolanmasında ve toksinlerin atılmasında vücuda yardım eder. Protein ve kanın pıhtılaşma faktörlerinin sentezinde, rol oynar. Kolesterol, glukoz demri metabolizmasında görevleri vardır. Hepatobiliyer cerrahi hastalıklar içinde karaciğer enfektif hastalıkları, karaciğer kistik hastalıkları, karaciğer benign kitleleri, primer ve metastatik karaciğer maligniteleri ve portal hipertansiyon yer alır. Bular içinde daha sık karşılaşılan hastalıklar şunlardır:

Enfeksiyon Kaynaklı Hastalıklar

Karaciğer enfeksiyonları bakteriyel abseler (piyojenik karaciğer abseleri), parazitik hastalıklar (kisthidatik, amibik). Abse herhangi bir organda veya bölgede hapsolmuş pü (iltihap). Karaciğer enfektif hastalılarının tedavisi geniş spektrumlu antibiyotiklerle beraber perkutan (ciltten kateter yardımıyla) veya cerrahi olarak drenaj yapılmasıdır.

Ayrıca karaciğer hücrelerinin virüslerle (hepatit B, hepatit C) enfekte olmasıyla hepatit tablosu gelişebilir. Hepatit virüsünün değişik tipleri vardır (hepatit A, B, C, D veE). Bunlar spesifik olarak karaciğeri etkiler. Bunların dışında EBV, CMV ve herpes gibi tüm vücudu etkileyen virüslerde karaciğerde hastalığa sebep olabilirler. Hepatit B ve Hepatit C karaciğer nakli gerektiren karaciğer sirozunun en sık etkenidir. Hepatit B dünyada karaciğer kanserinin (HCC) en önemli sebebidir.

Karaciğerin Kistik Hastalıkları

Karaciğer kistleri benign konjenital (doğumda olan) ve kazanılmış travmatik hasara bağlı gelişmi olarak değerlendirilir. Doğumsal olan kistler anormal gelişmiş safra kanallarından kaynaklanır. İlave olarak bazı hasalar neoplastik (kanser gelişme riski olan) kist gelişimine yatkın olabilirler.

Benign (İyi huylu) Karaciğer Kitleleri

Karaciğer benign lezyonları karaciğerde tek veya multipl (birden fazla) şekilde ortaya çıkabilir. En tipik benign karaciğer kitleleri kavernöz hemanjiyom, fokal noduler hiperplazi ve adenomdur.

Kavernöz hemanjiyom

Kavernöz hemanjiyom en sık görülen karaciğer kitlelerinden birisidir. Bu benign tümör kollajen duvar yapısıyla desteklenmiş birçok damar yumağı ile karakterizedir. Hemanjiyomun perforasyonu çok nadirdir ve hiç kanserleşme görülmez. Eğer hemanjiyom çok büyükse ve rahatsızlık veriyorsa (ağrı) o zaman cerrahi olarak çıkarılır.

Hepatosellüler adenom

Hepatosellüler adenomlar tipik olarak doğum kontrol hapı kullanan bayanlarda görülen benign karaciğer tümörleridir. Adenomlar steroid kullanım öyküsü olan erkeklerde de görülebilir. Kanama, rüptür ve az da olsa kanserleşme rizkinden dolayı büyük adenomların çoğunun tedavisinde cerrahi tedavi seçeneğidir. Küçük adenomlar bazı akalarda takip edilebilir.

Fokal nodüler hiperplazi

Fokal nodüler hiperplazi (FNH), oldukça sık görülen benign karaciğer tümörüdür. Kanama riski ve kanserleşme gelişimi bildirilmemiştir. Tedavi tanının güvenilirliğine bağlıdır. FNH’ı kanseröz kitlelerden ve adenomdan ayırmak oldukça güçtür. Eğer kanser net bir şekilde ekarte edilemiyorsa cerrahi daha güvenli bir tercihtir.

Karaciğerin Primer Maligniteleri

Karaciğerin primer (karaciğer kaynaklı) maligniteleri (kanseröz) içinde hepatoselüler kanserler, kolanjiyokarsinom, hepatoblastom ve çok nadir görülen kanseröz tümörler yer alır.

Hepatoselüler kanserler

Hepatoselüler kanserler (HCC) primer karaciğer kanserlerinin büyük çoğunluğunu oluşturur ve hepatit B dünyada HCC’nin en önemli nedenidir. Hepatit C’de HCC gelişiminde önemli bir sebeptir. Bununla beraber karaciğer sirozu olan hastalar HCC gelişimi açısından yüksek risklidirler. Karaciğer fonksiyonları bozulmamış (siroz gelişmemiş) hastalarda cerrahi rezeksiyon en iyi tedavi yöntemidir. Karaciğer fonksiyonları bozulmuş hastalar (siroza bağlı) ve portal hipertansiyonu olan hastalar cerrahi rezeksiyon için uygun değillerdir ve bu hastalar karaciğer transplantasyonu ile tedavi edilir. Karaciğer dışına ilerlemiş veya damarları invaze etmiş çok ileri olgularda ise TAKE (transarteriyel kemoembolizasyon), TARE (transarteriyel radyoembolizasyon), kemoterapi (sorofenib) gibi seçenekler tercih edilir.

Kolanjiokarsinom

Kolanjikarsinom safra yollarının kanseridir. İntrahepatik (karaciğer içi) safra yollarından gelişerek karaciğer içinde ortaya çıkabilir.

Hepatoblastoma

Hemen hemen tamama yakını 5 yaşından küçük çocuklarda görülen yüksek dereceli malign tümörlerdir. Bununla birlikte daha büyük çocuklar ve erişkinlerde de tanımlanmıştır. Genellikle sağ lobda yerleşmiş büyük tek tümör olarak görülür, genellikle doğumsal anomalilerle ilişkilidir. Cerrahi olarak çıkartmak tercih edilen tedavi yöntemidir. Cerrahi olarak çıkartılamıyorsa karaciğer transplantasyonu seçenek olabilir.

Karaciğerin Metastatik Maligniteleri

Metastaz kaynak veya pirimer bmlgeden kanser hücrelerinin bir veya daha fazla bölgeye yayılmasıdır. Örneğin kanser kolonda başlar (primer) ve karaciğere yayılır (metastaz). Karaciğer birçok sebepten dolayı metastatik kanserler için en sık yerleşme bölgesidir. Bu sebeplerin en önemlisi karaciğere gelen kanın %80’i portal venden (barsakların ve dalağın toplardamarlarının döküldüğü damar) olur.

Karaciğerde metastaz yapan primer tümörlerin en yaygınları kolon, akciğer, pankreas, meme, mide, over, prostat, safra kesesi ve servix kanserleridir. Eğer sistemik hastalık bulgusu (başka organlara da yayılım) yoksa veya sistemik hastalık kontrol altında ise karaciğerdeki metaztazın cerrahi rezeksiyonu tedavi seçeneği olmalıdır. Cerrahi rezeksiyon seçenek değilse kemoterapi, RFA (radyo frekans ablasyon) denenebilir.

Pankreasın Cerrahi Hastalıkları

Cerrahi tedavi gerektirebilen pankreatik hastalıklar vardır. Bunlar akut safra taşı pankreatit, şiddetli pankreatit, kronik pankreatit, pankreas kanseri pankreas kisti ve pankreatik nöroendokrin tümörlerdir.

Akut safra taşı pankreatiti

Pankreatitin ülkemizde en sık nedeni safra taşlarıdır. Tekrar eden ataklardan korunmak için safra taşlarının kaynağının safra kesesinin çıkartılması önemlidir. Hafif akut pankreatit nedeniyle hastaneye yatırılan hastalar taburcu edilmeden önce kolesistektomi (safra kesesinin çıkarılması) uygun bir yaklaşımdır. Daha şiddetli pankreatit geçirenlerde kolesistektomi geciktirilmelidir.

Şiddetli akut pankreatit

Şiddetli akut pankreatit göstergesi, infeksiyon için zemin hazırlayan pankreasın bir kısmının nekroza gitmesidir (hücrelerin ölmesi). Bu durumda enfeksiyonun drenajı ve debritman (ölü dokunun çıkarılması) için cerrahi gerekebilir.

Kronik (uzun süredir olan) Pankreatit

Pankreatik kanalın genişlediği (5-7 mm) ve hastanın yemeklerden sonra çok şiddetli karın ağrısı yaşadığı kronik pankreatit durumu için cerrahi tedavinin rtkili tedavi yöntemi olduğu gösterilmiştir. Pankreatik kanalın dekompresyonuhastaların büyük çoğunluğunun semptomlarının düzelmesini sağlar.

Pankreatik kanser

Pankreasta birçok tip kanser görülebilir. Bunlardan en sık görüleni aynı zamanda en agresif formu olan adenokanserdir. Pankreas başında ortaya çıktığında hastalık sarılıkla ortaya çıkar. Pankreas gövde ve kuyruk kesiminde ortaya çıktığında ise bulgu vermeksizin çok büyük boyutlara ulaşabilir. Cerrahi tedavi tek seçenektir. Cerrahinin hastaya uygun olup olmadığının ve hastalığın evresinin belirlenmesi için bilgisayarlı tomografi yapılmalıdır. Bu hastalığın pankreasta sınırlı mı yoksa yayılmış mı olduğunu gösterir. Pankreasta sınırlı bir tümör varsa hasta kaldırabilecekse cerrahi rezeksiyon yapılmalıdır. Pankreas başındaki tümörün çıkarılmasına Whipple ameliyatı denir. Bu ameliyat duodenum (oniki parmak barsağı), ampulla (pankreas kanalının duodenuma açıldığı bölge) ve safra yolları hastalıklarında da yapılır. Pankreas gövde ve kuyruğundaki kanserlerde distal pankreatektomi yapılır.

Pankreatik kist

Bunlar benign veya malign olabilirler. Hastaya cerrahi önermeden önce bunun araştırılması ve tanımlanması gerekir. Kist endoskopik ultrason ile ve ince iğne aspirasyon biyopsisi ile örneklenebilir. Eğer kist çapı 3 cm den büyükse, semptomatik ise ve görüntülemede kötü özellikler taşıyorsa cerrahi önerilir.

Akut pankreatit sonrasında pankreas etrafında sıvı birikimi olabilir. Bunlar pankreatik sıvı ile doludur ve psödokist olarak adlandırılır. Bunların çoğu kendiliğinden geriler, bazıları ise drenaj veya cerrahi gerektirebilir.

Safra Kesesi Hastalıkları

Safra Kesesi Hastalıkları içinde safra kesesi taşı, akut akalküloz kolesistit, safra kesesi polipleri ve safra kesesi kanserleri sayılırlar.

Safra kesesi taşı

Oldukça yaygındır ve genellikle asemptomatiktir (bulgu vermez). Hastaların sistik kanalın (safra kesesinin ana safra yollarına açıldığı kanal) safra kesesindeki taş tarafından geçici olarak tıkanmasına bağlı biliyer kolik (ağrı), epigastriumda veya sağ üst kadranda aralıklı şiddetli ağrı olabilir. Eğer bu tıkanıklık devam ederse safra kesesi ödemlenir, enflame hale gelir ve akut kolesistit tablosu ortaya çıkar.

Yapılan epidemik çalışmalarda safra kesesi taşlarının diyabetik hastalarda, hızlı zayıflayanlarda, morbid obezlerde, sirozu olanlarda, total parenteral nutrisyon (sadece damar yolu ile beslenme)gibi safra kesesi boşalmasının azaldığı durumlarda safra kesesinde taş oluşma rizkinin yükseldiği gösterilmiştir.

Safra kesesi taşlarının çoğu kolesterol taşlarıdır. Hemolize (kan hücrelerinin yıkımı) bağlı oluşan pigment taşları daha nadirdir ve kalsiyum bilirubinattan oluşmuştur. Safra kesesi taşında semptomlar genellikle yemek sonrası safra kesesinin kasılması ve sistik kanalın tıkanmasıyla ortaya çıkar.

Safra kesesinde taşı olanların çoğunda semptom yoktur.

Semptomatik olanlarda genellikle bulantı kusmanın da eşlik ettiği sağ üst kadran ağrısı vardır.Ağrı sıklıkla şiddetlidir ve birkaç saat devam eder (biliyer kolik). Muayenede sağ üst kadranda palpasyonda hassasiyet (Murphy bulgusu) olur.

Tanı için genellikle ultason yeterlidir. Şüpheli durumlarda ileri tetkik gerekebilir.

Semptomatik safra kesesi taşının tedavisi kolesistektomidir (safra kesesinin çıkarılması). Kolesistektomilerin çoğu laparoskopik (kapalı) olarak yapılmaktadır. Asemptomatik safra kesesi taşları için kolesistektomi tartışmalı bir konu olmakla beraber çok tavsiye edilmemektedir.

Ana safra yolarrında taş akut kolesistiti olanların %10’una eşlik edebilir. Bu taşlar endoskopik olarak kolesistektomi öncesi veya sonrasında çıkarılabilir ya da ameliyat esnasında çıkarılabilir.

Safra Kesesi Kanserleri

Küçük safra kesesi tümörü olan hastalar kolesitit benzeri semptomlar ile gelebilir. Daha büyük tümörü olanlarda ise karın içi kitle ve sarılık bulguları olabilir. Büyük tümörlerde ultrason , bilgisayarlı tomografi safra kesesinde kitle gösterebilir. Tedavisinde kolesistektomi, karaciğer yatağının rezeksiyonu ve lenf bezlerinin diseksiyonudur. Başka sebeple yapılan kolesistektomide rastalantısal olarak tespit edilen küçük safra kesesi kanserlerinde prognoz daha iyidir.

Safra Kesesi Polipleri

Dört tip safra kesesi polibi vardır. Kolesterol polipleri, adenomlar, adenomyomatöz hiperplazi ve malign polipler. Metastatik veya invazif kanser yokluğunda hiçbir görüntüleme yöntemi benign ve malign polipleri ayırt edemez. 10 mm’den büyük poliplerde ve 60 yaşın üzerindeki hastalarda poliplerin malignite riski artmaktadır. Bu nedenle 10 mm’nin üzerindeki poliplerde kolesistektomi önerilmektedir.

Akut akalkülöz kolesistit

Safra kesesinin safra keseseinde taş olmaksızın görülen akut inflamatuvar hastalığıdır. Patogenezde safra asitlerinin kimyasal hasarıyla safra kesesi duvarında iskemik hasar olduğu düşünülmektedir. Daha çok travma veya yanık nedeniyle hastanede yatan, sepsise yatkın ventilatöre bağlı hastalarda görülür. Tedavisi kolesistektomidir.

Safra Yolu Hastalıkları

Cerrahi tedavi gerektiren safra yolu hastalıkları ekstrahepatik (karaciğer dışındaki) safra yollarının benign ve malign hastalıkları olarak sınıflandırılır.

Safra Yollarında Taş

Safra kesesindeki taşlar safra yollarına düşebilir ve burada tıkanıklık yaparak sarılığa sebep olabilir. Bu taşlar genellikle ERCP (endoskopik olarak) ile çıkarılır. Nadiren endoskopik olarak çıkarılamayan taşlar için cerrahi gerekebilir. Bununla beraber safra yolundaki taşlar safra yollarında darlığa sebep olursa bypas (safra yollarının barsağa ağızlaştırılması) yapılması gerekebilir.

Safra yolları kanserleri

Safra yollarının herhangi bir yerinde kanser gelişimi olabilir. Safra yollarında en sık adenokanserler görülür. Tedavisi yerleşim yerine göre değişir. Safra yollarının distalinde (barsak açılan son kısmında) ise whipple ameliyatı (pankreas baş kısmı, safra yolu son kısmı ve oniki barsapın bir kısmı çıkarılır) gerekebilir. Karaciğer içine ilerleme gösteriyorsa karaciğerin ilerlediği kısmı çıkarılır (sağ karaciğer veya sol karaciğer). Eğer orta kısmında ise safra yolları çıkarılır ve safra kanalı barsaklara ağızlaştırılır.

Safra Yolları Kistik Hastalıkları

Safra ağacında kistik tek veya multipl (birden fazla) genişelmelerle seyreder. 5 farklı tipe ayrılır. Bu sınıflama şöyledir:

Bunların tanısında ultrason, ERCP (Endoskopik görüntüleme), MRCP gibi yöntemler kullanılabilir. Koledok kistlerinin birçok komplikasyonu bildirilmiştir. Bunlardan en önemlisi de kanser gelişimidir.

Tiroid Hastalıkları

Tiroid Nodülü

Tiroid nodülü terimi, tiroit bezinde bir yumru oluşturan tiroid hücrelerinde anormal bir büyüme anlamına gelir. Tiroid nodüllerinin büyük çoğunluğu benign (iyi huylu) olmasına rağmen, tiroid nodüllerinin küçük bir kısmı tiroid kanseri içerir. Tiroid kanserini en erken aşamada teşhis ve tedavi edebilmek için çoğu tiroid nodüllerinin bazı değerlendirmelere ihtiyaç vardır.

Tiroid nodüllerinin bulguları nelerdir?

Çoğu tiroid nodülü herhangi bir semptoma neden olmaz. Tiroid nodülleri genellikle rutin bir fizik muayene sırasında veya CT taramaları ya da boyun ultrasonu gibi görüntüleme testleri sırasında tamamen ilgisiz nedenlerden dolayı rastlantısal olarak tespit edilir. Bazen hastalar, aynaya bakarken, yakalarını düğmelerken veya bir kolye takarken boynundaki bir yumruyu fark ederek tiroid nodüllerini bulurlar. Anormal tiroid fonksiyon testleri bazen bir tiroid nodülünün bulunmasının nedeni olabilir. Tiroid nodülleri aşırı miktarda tiroid hormonu üretebilir ve hipertiroidi oluşturabilir. Bununla birlikte, çoğu kanserli tiroid nodülleri aslında fonksiyon göstermez, yani TSH gibi testler normaldir. Nadiren, tiroid nodüllü hastalar boyun, çene veya kulak ağrısından şikayet edebilir. Bir nodül nefes borusunu veya yemek borusunu sıkıştıracak kadar büyükse nefes alma, yutma veya "gırtlakta gıdıklanmaya" neden olabilir. Ses tellerini kontrol eden siniri nodül invaze (tutarsa) ederse ses kısıklığı meydana gelebilir ancak bu genellikle tiroid kanseri ile ilgilidir.

Unutulmaması gereken önemli noktalar şunlardır:

Tiroid Kanseri

Tiroid kanseri diğer kanserlere nispeten daha az görülür. Tiroid kanseri genellikle başarılı bir şekilde tedavi edilebilir ve sıklıkla tedavisi cerrajhidir ve eğer endike ise radyoaktif iyottur. Çok ileri evre hastalarda bile çoğu tiroid kanseri tipi için etkili tedavi mevcuttur. Kanser tanısı korkutucu olmasına rağmen, papiller ve folliküler tiroid kanserli hastaların prognoz genellikle mükemmeldir.

Tiroid kanseri tipleri hangileridir?

Papiller tiroid kanseri.

Papiller tiroid kanseri, tüm tiroid kanserlerinin yaklaşık % 70 ila % 80'ini oluşturan en yaygın türüdür. Papiller tiroid kanseri her yaşta ortaya çıkabilir. Yavaşça büyür ve çoğunlukla boyundaki lenf nodlarına yayılır. Bununla birlikte, birçok diğer kanserden farklı olarak, papiller kanser, lenf nodlarına yayılmış olsa bile genel olarak seyri çok iyidir.

Folliküler tiroid kanseri.

Folliküler tiroid kanseri tüm tiroid kanserlerinin yaklaşık % 10-15'ini oluşturmaktadır. Foliküler kanser boyundaki lenf nodlarına yayılabilir, ancak bu papiller kanserden çok daha az yaygındır. Folikül kanseri, uzak organlara, özellikle de akciğerlere ve kemiklerine yayılma ihtimali papiller kanserden daha yüksektir.

Papiller ve folliküler tiroid kanserlerine İyi Diferansiye Tiroid Kanseri de denir.

Medüller tiroid kanseri.

Medüller tiroid kanseri (MTK), tüm tiroid kanserlerinin yaklaşık % 2'sini oluşturur. Tüm MTK'nin yaklaşık % 25'i ailesel geçişlidir ve diğer endokrin tümörlerle ilişkilidir. Etkilenen bir kişinin aile üyelerinde, RET proto-onkojeninde bir genetik mutasyona yönelik bir test, medüller tiroid kanserinin erken teşhisine ve sonuç olarak iyileştirici cerrahiye neden olabilir.

Anaplastik tiroid kanseri.

Anaplastik tiroid kanseri, en ileri ve agresif tiroid kanseridir ve tedaviye cevap verme olasılığı en düşüktür. Anaplastik tiroid kanseri çok nadirdir ve tiroid kanseri olan hastaların % 2'sinden azında bulunur.

Kolon Hastalıkları

Kolon vücudun sindirim sisteminin bir parçasıdır. Sindirim sistemi gıdalardan besin maddelerini (vitaminler, mineraller, karbonhidratlar, katı yağlar, proteinler ve su) çıkarı ve işler daha sonra da ortaya çıkan atık maddelerin vücuttan atılmasına yardımcı olur. Sindirim sistemi özofagus (yemek borusu), mide, ince ve kalın bağırsaklardan oluşur. Kolon (kalın bağırsak) kalın bağırsağın ilk kısmıdır ve yaklaşık 1,5 metre uzunluğundadır. Rektum ve anal kanal birlikte kalın bağırsağın son bölümünü oluşturur ve yaklaşık 15-20 cm uzunluğundadır.

Kolon Kanseri

Kolon kanseri, malign (kanserli) hücrelerin kolon dokularını oluşturduğu bir hastalıktır.

Yaşam tarzı kolon kanseri gelişme rizkini etkiler

Bir hastalığı yakalama şansınızı artıracak herhangi bir şey, risk faktörü olarak adlandırılır. Bir risk faktörü olması kansere yakalanacağınız anlamına gelmez; risk faktörlerine sahip değilseniz de, kanser olmayacağınız anlamına gelmez. Kolorektal kanser riskinde olabileceğini düşünüyorsanız doktorunuzla konuşun.

Kolorektal kanser için risk faktörleri şunlardır:

Kolon kanseri belirtileri nelerdir?

Kolon kanseri belirtileri arasında büyük abdestte kan veya bağırsak alışkanlıklarında değişiklik olması da vardır. Barsak alışkanlıklarında değişiklik ne demektir? Sağlıklı bir insanın günde 4 kez veya 4 günde 1 kez büyük abdeste çıkması normal olabilir. Fakat bu alışkanlıkta değişiklik olursa anormal olarak değerlendirilebilir (Ör: Normalde günde bir kez büyük abdeste çıkan birisinin günde 2-3 kez çıkması anormal olabilir ya da aynı şekilde 2-3 günde 1 çıkması da anormal kabul edilir.)

Bu belirtiler ve semptomlar, kolon kanseri veya diğer koşullara bağlı olabilir. Herhangi birine sahipseniz doktorunuza danışın

Kolon ve rektum inceleme testleri kolon kanseri tespit (bulmak) ve teşhis etmek için kullanılır.

Kolon Polipleri

Kolon iç yüzünde ortaya çıkan anormal büyümelerdir. Çoğu kolon polipinin nedeni bilinmemekle birlikte, yetişkinlerde sıktır. Zamanla, bazı polipler kolon kanserine dönüşebilir. Bunun olması genellikle yıllar alır.

Semptomlar nelerdir?

Kolon poliplerine sahipseniz bile bunu bilmiyor olabilirsiniz, çünkü genellikle belirtilere neden olmazlar. Genellikle kolon kanseri için rutin tarama testleri sırasında tespit edilirler. Tarama testi, semptom varlığı olmadan bir hastalığın bulgularının aranmasıdır. Polipler büyürse belirtilerie neden olabilirler. Büyük abdestte kanama veya barsak alışkanlıkların bir değişiklik olabilir. Bağırsak alışkanlıklarında meydana gelen değişiklik ishal, kabızlık, tuvalete her zamankinden daha sık veya daha az sıklıkla gitmek şeklinde olabilir.

Kolon polipleri nasıl teşhis edilir?

Çoğu polip, kolon kanseri testleri sırasında bulunur. Kolon kanseri için normal riske sahip 50-75 yaşları arasındaki herkes için rutin kolon kanseri testi önerilmektedir. Aile öyküsü olan kişiler gibi daha yüksek risk taşıyan kişilerin daha önce test edilmesi gerekebilir.

Tarama için şunlar yapılabilir:

Çoğunlukla kolonoskopi önerilir, çünkü kolonoskopi tüm kolona bakma ve bulunan poliplerin çıkarmalarını sağlar.

Kolon Divertikülleri

Divertiküller, sindirim sisteminizin oluşabilecek küçük, şişkin cebciklerdir. Genellikle kalın bağırsağın alt kısmında (kolon) bulunurlar. Divertikül, özellikle 40 yaşından sonra yaygındır ve nadiren sorunlara neden olur.

Bazen, bir veya daha fazla divertikülün iltihaplanması veya enfekte olması görülebilir. Bu durum divertikülit olarak bilinir. Divertikülit şiddetli karın ağrısı, ateş, mide bulantısı ve bağırsak alışkanlıklarında belirgin bir değişikliğe neden olabilir.

Hafif divertikülit dinlenme, diyette değişiklikler ve antibiyotikler ile tedavi edilebilir. Şiddetli veya tekrarlayan divertikülitler ameliyat gerektirebilir.

Belirtileri nelerdir?

Divertikülit belirtileri ve semptomları şunları içerir:

Nedenleri nelerdir

Divertikül genellikle kolondaki doğal olarak zayıf yerlerde basınç artışı olduğunda ortaya çıkar. Bu, divertiküllerin kolon duvarından dışarıya çıkmasına neden olur.

Divertikülit, divertikülde yırtılma oluşması sonucu enflamasyon veya enfeksiyon veya her ikisi ile sonuçlanabilir.

Divertikül Gelişimi için Risk faktörleri

Birçok faktör, divertikülit gelişme riskinizi artırabilir:

Komplikasyonlar

Akut divertiküliti olan kişilerin yaklaşık yüzde 25'inde komplikasyonlar gelişir; bunlar arasında şunlar olabilir:

Meme Hastalıkları

Kadın memesi içinde lobüller, duktuslar (kanallar) ve stroma (destek doku) vardır. Lobüller süt üreten yapılardır. Duktuslar lobüllerdeki süre meme başına taşır. Stroma, lobüller ve dukturları saran yumuşak dokudur.

Benign meme hastalığı nedir?

Özellikle genç kadınlarda kistler de dahil olmak üzere meme sorunlarının çoğu benigndir (kanser değil). En yaygın meme sorunu benign bir meme hastalıklığı olan fibrokistik değişikliktir. Fibrokistik değişiklikler (büyük kistleri içerebilir), nodüler fibroglandüler doku ve fibroadenomlar (sert yumrular) iyi huylu meme hastalıkları içinde yer alır. Bu kitleler kanserden kaynaklanmaz.

Semptomlar neler?

Fibrokistik değişiklik semptomları genellikle her iki memede ağrı ve hassasiyettir. Bununla birlikte, fibrokistik değişiklikleri olan bazı kadınlarda ağrı görülmez, ancak memede kitleler veya nodüller fark edilir. Bazı kadınlarda, bir veya her iki göğüs kitleler gelişebilir ve her menstrüel dönemin başlamasından 7 - 14 gün önce hassasiyet artabilir. Memede ağrı çoğunlukla memenin üst, dış kısmında görülür. Sebat eden meme ağrısını dikkate almak gerekir. Çoğu kadın meme ağrısından tedavi ile rahatlama yaşayacaktır.

Meme muayenesi için en iyi zamanlama nasıl olmalıdır?

Adet dönemi bitimini izleyen birinci hafta muayene ettirmek en iyisidir. Adet görmüyorsanız, bu sizin için geçerli değildir.

Ne zaman doktora muayene olmalıyım?

Menstruasyona bağlı olmayan veya lokalize olmayan göğüs ağrısı varsa doktorunuzu görmelisiniz. Bütün kitleler ve sertlikler doktorunuz tarafından muayene edilmelidir.

Karsinoma insitu

Karsinoma insitu kafa karıştırıcı bir terimdir. Oluştukları bölgene sınırlı kalmış bir grup anormal hücre anlamına gelir. Karsinoma insitu olanların hepsi kanser değildir.

Lobuler karsinoma insitu

Karsinom olarak tanımlansa da kanser değildir. Meme lobüllerinde büyümüş anormal hücrelerdir. Fakat lobuler karsinoma insitu varlığı meme kanseri gelişme şansını arttırır. Lobuler karsinoma insitu tanısı alan hastalar medikal öykü ve fizik muayene yapılması eğer daha önce yapılmamış ise bilateral (iki taraflı) mamografi yapılmalıdır. Meme tümörü eksizyonel biyopsi ile tamamen çıkarılmalı ve deneyimli bir patolog tarafından incelenmelidir. Hayat tarzı değişikliği, endokrin tedavi ve cerrahi meme kanseri gelişimini önleyebilir.

Meme kanseri taraması doktorunuz ve kendi kendinizi muayeneyi içerir. Mamografi de kullanılır. Meme MR’ı da kullanılabilir.

Duktal karsinoma insitu

Duktal karsinoma insitu bir meme kanseridir.

Meme Kanseri

Kadınlar arasında en sık görülen kanserdir . Diğer vücut dokularına yayılma ( metastaz yapma ) kabiliyetlerine göre birçok farklı tipte meme kanseri türü vardır. Göğüs kanseri nedenleri henüz tam olarak bilinmemekle birlikte, bir takım risk faktörleri tespit edilmiştir.

Meme kanseri, fizik muayene sırasında göğüslerin kendine muayenesi, mamografi , ultrasonografi ve biyopsi ile teşhis edilir. Göğüs kanserinin tedavisi, kanser türüne ve evresine (0-IV) bağlıdır ve cerrahi, radyasyon veya kemoterapi içerebilir.

Meme kanseri tipleri

Mide Hastalıkları

Mide Kanseri

Mide kanseri midenin bir bölümünde bir kitle oluşturan anormal (habis kanserli) bir hücre grubunun oluşmasıdır. Dünya Sağlık Örgütü'ne göre, dünya genelinde beşinci en sık görülen kanserdir ancak kansere bağlı ölümlerin önde gelen üçüncü nedeni mide kanseridir. Mide kanseri tanısı konan kişilerin çoğunluğunda ya zaten metastaz (başka bir yere yayılım) vardır ya da sonrasında metastazlar gelişir.

Tüm mide kanserlerinin yaklaşık yüzde 90-95'i mide adenokarsinoması olarak adlandırılan bir tiptir. Bu tipte, kanser, mukozayı oluşturan hücrelerden, yani mukus üreten mide yüzeyinin en üst tabakasından gelişir.

Mide kanseri belirtileri

Mide kanseri ile ilişkili birkaç semptom vardır. Bununla birlikte bu semptomlar çok daha az ciddi diğer koşullarda da görülebildikleri için, başlangıçta mide kanseri tanısı zor olabilir. Bu nedenle, hastalığın gelişimi tamamlanıncaya kadar pek çok hastaya tanı konulmaz.

Mide kanserinin erken belirtileri şunlardır:

Aşağıdaki belirtiler ve semptomlar, mide kanseri gelişme riski yüksek kişilerde bulunursa ciddiye alınmalıdır

55 yaş üstü persistan hazımsızlık gelişen kişiler mutlaka bir hekime muayene olmalıdırlar.

Hazımsızlık gelişen ve medikal öyküsünde aşağıdakilerden en az bir tanesine sahip kişiler mutlaka bir doktora görünmelidir:

Mide kanseri daha ileri hale geldiğinde, aşağıdaki belirtiler ve semptomlar tipik olarak daha belirgindir:

Mide kanseri için risk faktörleri

Mide kanseri ile bağlantılı risk faktörleri şunları içerir:

Mide kanseri nedenleri

Kanser, DNA'nın yapısının değişimi ile başlar. Bu gerçekleştiğinde hücre büyümesinin kontrolü bozulur. Ölmesi gereken hücreler ölmez ve yeni oluşacak hücreler çok hızlı üretilir veya kontrol edilemez bir şekilde ürer. Neden bazı mide hücrelerinin mutasyon geçirip kanserleştiğinden tam açıklanamamıştır.

Mide kanseri teşhisi

Yukarıda saydığımız bazı bulgu ve semptomlar yol göstericidir. Anamnez öykü ve fizik muaye bulgularına göre şüpheli bir durum söz konusu ise aşağıda sayılan tanısal testler yapılır:

Mide kanseri tedavisi

Mide kanseri tedavisi, kanser derecesi ve hastanın genel sağlık durumu ve tercihleri gibi çeşitli faktörlere bağlıdır.

Tedaviler ameliyat, kemoterapi, radyoterapi, ve ilaçları içerebilir.

Cerrahinin amacı , mide kanserinin sağlam bir doku sınırı ile vücuttan çıkartılmasıdır.

Erken evre kanserinde midenin mukozası ile sınırlı olan çok küçük tümörleri çıkarmak için endoskopi kullanılabilir - Buna endoskopik mukozal rezeksiyon denir.

Subtotal gastrektomi - midenin bir kısmı cerrahi olarak çıkarılır

Total gastrektomi - tüm midenin cerrahi olarak çıkarılmasıdır

Mide kanseri önlenebilir mi?

Hastalığa yakalanma riskini azaltmak için önlemler alınabilir ; bunlar şunlardır:

Karın Duvarı Fıtıkları

Karın duvarı fıtığı, bağırsağın veya karın içi yağ dokusunun karın duvarındaki bir açıklık veya zayıf alan yoluyla çıkıntısıdır. Karın duvarı fıtığı belirgin bir şişkinliğe neden olur, fakat her zaman ciddi rahatsızlığa neden olmaz. Teşhis, genellikle tek başına fizik muayene bulgularıyla yapılabilir. Bazen ultrasonografi veya bilgisayarlı tomografi gerekebilir. Tedavisinde fıtık alanının onarımı için ameliyat gerekir.

Ağır kaldırma, zorlama, öksürme ya da ıkınma ile fıtığın daha belirgin olmasına neden olabilir ancak fıtığın oluşmasına neden olmaz Karın fıtıkları, özellikle erkekler arasında çok yaygındır. Herniler genellikle oluştuğu alana göre isimlendirilir.

Fıtık Tipleri

Kasık fıtığı (İnguinal Herni)

Kasık fıtığı kasık kıvrımında veya skrotumda görülür. Erkekler arasında daha sık görülürler. Fıtığın tam olarak nereye yerleştiğine bağlı olarak direkt veya indirektolmak üzere iki tür vardır. Kasık fıtıkları çocuklarda da görülebilir.

Göbek fıtığı (Umblikal Herni)

Göbek deliği (umblikus) etrafında göbek fıtığı oluşabiliir. Birçok bebeğin küçük bir göbek fıtığı vardır, çünkü göbek kordonu (kan damarlarının geçiş bölgesi) tamamen kapanmamıştır. Bu bölge normalde zamanla kendiliğinden kapanır

Bazı erişkinlerde obezite, gebelik veya abdomende aşırı sıvı gibi sebeplerden dolayı dagöbek fıtığı gelişebilir.

Femoral herni

Fıtık, femoral arter ve venin abdomenden bacağa geçtiği bölgede kasık bölgesinin hemen altında gelişebilir. Bu tip herniler kadınlarda daha sık görülür.

Ameliyat sonrası kesi yerinde oluşan fıtık (İnsizyonel Herni)

Bazen herniler karın duvarında cerrahi bir kesiden oluşur. Bu tip herni ameliyattan yıllar sonra da gelişebilir.

İnkarserasyon ve Strangülasyon

Bazen bağırsağın bir bölümü fıtığa sıkışmış olur; bu durum inkarserasyon olarak adlandırılır. Nadiren, fıtık içinde bağırsaklar çok sıkışır ve kan dolaşımı bozulur, bu duruma strangülasyon denir. Strangülasyon ile sıkışan bağırsakta 6 saat gibi az bir sürede kangren geliştirebilir. Kangrenle bağırsak duvarı nekroze olur, genellikle peritonit (iltihaplanma ve genellikle karın boşluğunun enfeksiyonu), şok ve tedavi edilmezse ölümle sonuçlanacak rüptüre neden olabilir.

Bulgu ve Belirtiler

Çoğu kişi genellikle fıtığın bulunduğu bölgede yalnızca bir şişlik görür. Bazen fıtık sadece ağır kaldırma, öksürme veya ıkınma ile ortaya çıkabilir. Genellikle rahatsızlık çok az veya hiç yoktur ve şişkinlik kişi veya bir doktor tarafından geri itilebilir (azaltılabilir).

İnkarsere fıtıkıta ek bir belirti yoktur, ancak şişlik içeri itilemez.

Strangüle fıtık, bulantı ve kusma ile birlikte giderek artan bir ağrıya neden olan, içeri itilemeyen ve dokunulduğunda hassasiyet oluşturan karın ağrısına neden olur.

Teşhis

Sadece muayene ile tanı konulabilir

Bazen görüntüleme yöntemleri gerekebilir

Kasıktaki büyümüş lenf bezleri veya inmemiş testisler kasık fıtıkları ile karıştırılabilir. Skrotumdaki şişlikler, varikosel (testisten kan taşıyan damarların genişlediği bir durum) veya spermatosel (spermin depolandığı tüpün yanında gelişen bir kist olabilir –epididimis-) ve skrotal hernilerle karışabilir.

Bazen doktor tanıya yardımcı olmak için ultrasonografi veya bilgisayarlı tomografi (BT) isteyebilir.

Tedavi

Fıtığın tedavisi cerrahi olarak onarımdır

Cerrahi onarım

Yetişkinlerde umbilikal fıtıklar kozmetik endişelere neden olur ve kişi için uygun olan bir zamanda (elektif cerrahi) tamir edilebilir. Yetişkinlerde göbek fıtığı genellikle çok nadir inkarsere olur.

Diğer fıtık tiplernde boğulma ihtimalinin daha yüksek olması nedeniyle, teşhis edildiklerinde genellikle cerrahi olarak onarılmaları daha uygundur. Fıtık inkarsere veya strangüle hale gelirse, acil cerrahi gerektirir.

Ameliyat ile, dışarıya çıkmış yapıların abdomen içine geri yerleştirilmesi ve sonrasında zayıflamış olan karın duvarı yapılarının güçlendirilmesi amaçlanır. Karın duvarını güçlendirmek için konvansiyonel yöntemler veya mesh (yama kullanılan) yöntemler kullanılabilir. Açık veya kapalı (laparoskopik) teknikler fıtık onarımlarında kullanılmaktadır.

Dalağın Cerrahi Hastalıkları

Dalak, kaburgalarla korunan, midenin üst sol bölümünde bulunan yumruk büyüklüğünde bir organdır. Dalak, kan depolamak, kan filtrelemek ve enfeksiyonla mücadele etmek gibi bir dizi fonksiyona sahiptir.

Dalağın cerrahi olarak çıkarılmasının en yaygın sebepleri arasında travma nedeniyle dalak yaralanmasına bağlı kanama, kanser, dalağın büyümesinden kaynaklanan ağrı (splenomegali) ve dalağın büyümesi nedeniyle trombositlerin yıkımı ile sonuçlanan durumlar sayılabilir.

Splenomegali (Dalağın büyümesi) vakalarında primer hastalığı başarıyla tedavi etmek cerrahiye gerek kalmadan hipersplenizmin gerilemesini sağlayabilir.

Splenektomi, splenomegali vakalarında altta yatan hastalığın kontrol altına alınmasına veya uygulanmasına yardımcı olmak için endikedir. Bu hastalıklar, kalıtsal sferositoz, immün trombositopeni (ITP) veya otoimmün hemolizi içerebilir. Buna ek olarak, splenektomi splenik marjinal bölge lenfoma veya saçlı hücreli (hairy cell) lösemi gibi lenfoproliferatif hastalıklarda patolojik tanıyı mümkün kılar

Splenektomi, kronik, şiddetli hipersplenizm tedavisinde de endikedir. Bu durum aşağıdaki gibi durumlarda olabilir:

Splenik sekestrasyon tedavisi, orak kırmızı kan hücrelerinin sayısını azaltmak için splenektomi veya kan transfüzyonları ile konservatif tedaviyi içerir. Splenektomi, daha fazla sekestrasyona engel olur ve kısmen de olsa, akut splenik sekestrasyon krizlerinin tekrarını azaltabilir. Nadiren de olsa, trombotik trombositopenik purpura (TTP) tedavisinde splenektomi kullanılabilir.